Finalden 60 alma zorunluluğu var mı ?

Mert

New member
Finalden 60 Alma Zorunluluğu: Bir Eğitim Politikası mı, Yoksa Sosyal Adaletsizlik mi?

Eğitim sisteminde “final sınavından en az 60 almak zorunludur” kuralı kulağa basit bir ölçüt gibi gelebilir. Ancak bu kuralın ardında sadece akademik değerlendirme değil, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi faktörlerle ilişkili derin sosyal meseleler yatıyor. Bu forum yazısında, finalden 60 alma zorunluluğunu bir eğitim düzenlemesi olarak değil, aynı zamanda eşitsizlikleri görünür kılan bir sosyal sorun olarak ele almak istiyorum. Çünkü eğitim yalnızca bilgi aktarma değil, toplumsal adaletin yeniden üretildiği bir alan.

---

Kadınların Perspektifi: Empati, Mücadele ve Görünmez Yükler

Kadın öğrenciler için finalden 60 alma zorunluluğu, yalnızca bir akademik baraj değildir. Toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle kadınların eğitim hayatında karşılaştıkları zorluklar düşünüldüğünde, bu kural onların yükünü iki kat artırabilir.

Birçok kadın öğrenci, derslerine hazırlanırken aynı zamanda ev işlerinden, kardeş bakımından veya aile içi sorumluluklardan da sorumludur. Erkek öğrencilerin çoğu zaman taşımadığı bu “görünmez yük”, kadınların sınav performansını doğrudan etkiler. Bu durumda, finalden 60 alma zorunluluğu, aslında yalnızca ders başarısını değil, kadınların içinde bulunduğu toplumsal koşulları da cezalandırıyor.

Ayrıca, eğitim alanında erkek egemenliği devam ederken kadınların daha az temsil edildiği bölümlerde, bu baraj not kadınların varlığını daha da zorlaştırabilir. Akademik eşitsizlik yalnızca sınavlarla değil, bu sınavların arkasındaki sosyal koşullar ile şekillenir.

---

Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı

Erkek öğrenciler, toplumsal olarak kadınlara göre daha az yük taşımalarına rağmen, eğitim sisteminin adaletsizliklerini fark edebilir ve çözüm odaklı öneriler geliştirebilir. Erkeklerin bu konudaki rolü, eşitsizlikleri görmezden gelmek değil, sistemin tüm öğrenciler için adil olmasını talep etmektir.

Finalden 60 alma zorunluluğu yerine, dönem içi performansın, proje çalışmalarının veya ders içi katılımın daha fazla hesaba katıldığı bir değerlendirme sistemi önerilebilir. Böylelikle tek bir sınavın belirleyici olmadığı, çok boyutlu bir ölçme-değerlendirme anlayışı geliştirilmiş olur.

Erkek öğrencilerin çözüm önerileri, bu baraj notun herkes için aynı adaletsizliği yarattığını göstermekle kalmaz; aynı zamanda kadınların yaşadığı özel zorluklara duyarlı bir yaklaşımın da kapısını aralar.

---

Sınıfsal Eşitsizlikler ve Eğitimde Baraj Notu

Finalden 60 alma zorunluluğu, özellikle düşük gelirli öğrenciler için büyük bir engel. Çünkü bu öğrencilerin büyük bir kısmı ders dışı zamanlarında çalışmak zorunda kalıyor. Çalışma hayatı ile akademik hayatı dengelemeye çalışan bir öğrenci için tek bir sınava bağlı değerlendirme, sistemin baskıcı yüzünü daha fazla hissettiriyor.

Sınıfsal farklılıklar, eğitimde fırsat eşitsizliğini pekiştirirken, baraj not uygulaması bu eşitsizlikleri daha da derinleştiriyor. Örneğin, özel derslere veya ek kaynaklara erişim imkânı olan bir öğrenci ile, yalnızca kütüphaneden ve sınırlı ders notlarından faydalanan bir öğrenci aynı sınava giriyor. Fakat bu eşitsiz koşullar göz ardı edilerek herkesten “60 barajını geçmesi” bekleniyor. Bu durum, aslında akademik başarı adı altında sınıfsal adaletsizliğin yeniden üretilmesi demek.

---

Irksal Faktörler ve Kültürel Engeller

Azınlık gruplarından veya farklı etnik kimliklerden gelen öğrenciler için finalden 60 alma zorunluluğu, dil ve kültürel farklılıklarla birleştiğinde daha da ağır bir yük haline gelir. Eğitim sistemi çoğunluğun diline ve kültürüne göre tasarlandığında, bu gruplardan gelen öğrenciler zaten dezavantajlı başlıyor.

Örneğin, ana dili Türkçe olmayan bir öğrenci için sınav sorularını anlamak bile ek bir çaba gerektirirken, sınavın sonucunda “60’ı geçemedin” denilmesi, bu öğrencilerin yeteneklerini değil yalnızca sistemin dışlayıcı yanını ölçüyor. Bu noktada, baraj not bir akademik ölçüt olmaktan çıkıp kültürel bir engel haline dönüşüyor.

---

Finalden 60 Alma Zorunluluğu: Gerçekten Adil mi?

Tüm bu toplumsal faktörler göz önünde bulundurulduğunda, finalden 60 alma zorunluluğunun adil olmadığını söylemek zor değil. Adalet, herkese aynı muameleyi yapmak değil; farklı koşullara sahip bireylerin eşit fırsatlara erişmesini sağlamaktır. Eğitimde adalet, kadınların ev içi yüklerini, düşük gelirli öğrencilerin çalışma zorunluluklarını ve farklı etnik kimliklerden gelen öğrencilerin kültürel engellerini dikkate alan bir sistemle mümkündür.

Eğer eğitimde amaç yalnızca “başarıyı ölçmek” değil, toplumsal adaleti güçlendirmekse, finalden 60 alma zorunluluğu bu amaca hizmet etmiyor. Aksine, mevcut eşitsizlikleri derinleştiriyor.

---

Forum Tartışmasına Açık Sorular

* Sizce finalden 60 alma zorunluluğu, gerçekten “başarıyı ölçen” adil bir kriter midir, yoksa sosyal eşitsizlikleri pekiştiren bir araç mı?

* Kadınların toplumsal rollerini göz önüne aldığımızda, tek bir sınavın bu kadar belirleyici olması onların eğitim hakkını nasıl etkiliyor?

* Erkek öğrenciler bu konuda nasıl daha çözüm odaklı olabilir?

* Sınıfsal ve kültürel farklılıklar göz önüne alındığında, tek tip baraj not uygulaması yerine nasıl alternatif değerlendirme yöntemleri geliştirilebilir?

---

Sonuç

Finalden 60 alma zorunluluğu, yalnızca bir sınav düzenlemesi değil, toplumsal eşitsizliklerin yeniden üretildiği bir alan. Kadınların empatik yaklaşımıyla görünür kılınan yükler, erkeklerin çözüm odaklı önerileriyle desteklenmeli. Eğitim sistemi, toplumsal cinsiyet, sınıf ve ırk farklılıklarını görmezden gelerek değil; onları dikkate alarak adaletli hale getirilebilir. Çünkü gerçek adalet, herkesin aynı sınav kağıdına değil, aynı fırsatlara sahip olmasıyla mümkündür.